Johan Erik Calvin Elmander, 27 Mayıs 1981’de İsveç’in güneybatısındaki şehri olan Alingsas'da doğdu.
İsveç’in çeşitli kulüplerinde futbol oynadıktan sonra, profesyonel olduğu Holmalund FC takımında santrfor mevkiinden orta saha oyuncusuna evrilen Elmander, daha sonra transfer olduğu Örgryte takımında da bu mevkide oynamaya devam etti ve bir orta saha oyuncusu olarak sivrilerek Hollanda’nın önemli kulüplerinden Feyenoord’a transfer olmayı başardı.
2000-2004 yılları arasında oyuncusu olduğu Feyenoord’da çok fazla forma şansı bulamayan genç oyuncu, buna karşın ilk iki sezonunda 2002 UEFA Kupası Finali’nin de dahil olduğu pek çok maçta sonradan oyuna dahil oldu. 21 yaşındayken takımıyla birlikte kazandığı bu Avrupa Kupası’nın ve Yunanistan’a karşı oynadığı ilk milli maçın ardından 2002-03 sezonunda ülkesinin öne çıkan takımlarından Djurgården’e, 2003-04 sezonunda ise Hollanda’nın NAC Breda takımına kiralandı.
Özellikle İsveç ekibinde oynadığı 19 maçta attığı 12 golle yeteneklerini gözler önüne seren Elmander, burada kazandığı çifte kupa ve akabindeki bir senelik Hollanda macerasının ardından 2004 yılında rotayı bir başka İskandinav ülkesi Danimarka’ya çevirdi ve Brondby takımına transfer oldu.
Danimarka ekibinin teknik patronu Michael Laudrup ile birlikte futbolunu olgunlaştırma fırsatı bulan Elmander, Laudrup’un 4-2-3-1 taktiğinde santrforun arkasındaki gezici forvet pozisyonunda oynarken, takımının hücum aksiyonlarında başrolü oynasa da bitirici vuruşu yapan isim çoğunlukla o değildi. Takımın en skorer iki ismi Thomas Kahlenberg (13) ve Morten Skoubo’ya (11) yaptığı servislerle ön plana çıkmıştı daha çok genç İsveçli.
Attığı dokuz golle, skorer kimliğini de gerektiğinde sergilemişti tabii. Nitekim sezon sonunda takımında yılın oyuncusu seçilerek de performansının karşılığını aldı. Kazanılan şampiyonluk kupası da cabası. Elmander, 2005-06 sezonunda performansını daha da yükseltti. O sezon çoğunlukla orta sahada hücuma yönelik, ihtiyaç durumunda ise ileri uçta görevlendirilen genç oyuncu, ligdeki 33 maçın 31’inde toplam 2690 dakika (%90) forma giyerken 13 gol kaydetti ve sezon sonunda İsveç Milli Takımı’nın 2006 Dünya Kupası kadrosuna dahil edildi. Kupa’da iki maçta sonradan oyuna dahil edilen Elmander, organizasyonun ardından 4,5 milyon avro karşılığında Fransa’nın Toulouse takımı tarafından transfer edildi.
Fransız ekibinde santrfor pozisyonunda görev alan İsveçli oyuncu, 32 maçta (2591 dakika) 11 gol attı ve ilk sezonunda takımının ligi üçüncü bitirerek Şampiyonlar Ligi vizesi almasında başrolü oynadı. Elmander, Ligue 1’deki ikinci sezonunda da aynı istatistiği tekrarlayarak 32 maçta 11 gol attı. Takımının galibiyetten uzak geçirdiği 12 haftadaki suskunluğu olmasa, bu rakamı daha da yükseğe çekebilirdi.
2007-08 sezonu sonunda ismi Galatasaray ile de bolca anılan Johan Elmander, 11 milyon pound transfer ücreti ile Bolton Wanderers’a geçiş yaptı ve kulüp tarihinin en pahalı transferi oldu. İlk sezonunda ligde 30 maça çıkan ve attığı 5 gol ile skor üretme gücü beklentilerin altında kalan Elmander, ikinci sezonunda da yalnızca 3 gol kaydedebildi.
O sezon yavaş yavaş takımdaki yerini de kaybeden İsveçli oyuncu, forma giydiği 25 maçın yalnızca 15’inde ilk 11’de yer aldı. Geride bıraktığımız 2010-11 sezonu ise golcü oyuncu için İngiltere kariyerinin zirvesiydi. Bu sezon takımının oynadığı 37 maçın yalnızca sonuncusunda oynamayan ve diğer karşılaşmaların tamamında ilk 11’de sahaya çıkan Elmander, attığı 10 gol ve yaptığı 5 asist ile takımının attığı gollerin yaklaşık üçte birinde doğrudan pay sahibi oldu. Yıldız oyuncunun, forma giydiği 36 maçın 11’inde orta alanda görev yaptığını da not düşmek gerek. Johan Elmander, 2002 yılından bu yana taşıdığı milli forma ile de 52 maçta 14 golle oynuyor.
2007 yılında, lise yıllarından bu yana beraber olduğu Amanda Calvin ile hayatını birleştiren Johan Elmander’in 2008’de doğan ilk çocukları Alice’in ardından geçtiğimiz Kasım ayında da Lily adında bir kız çocuğu daha dünyaya geldi.
1.88 metre boyundaki Johan Elmander, hava toplarındaki hakimiyetinin yanı sıra uzun boyuna rağmen sahip olduğu top tekniği, istikrarı ve takım oyununa yatkınlığı ile biliniyor.